Çanakkale’den Gazze’ye: Vatan Savunmasının ve Bağımsızlık Mücadelesinin Ortak Ruhu
Tarih, milletlerin özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinde taşıdığı ruhun en güçlü aynasıdır. Dünya tarihinde, toprakları uğruna canlarını feda eden milletlerin hikayeleri hepimizin belleğinde derin izler bırakır. Bu açıdan baktığımızda, Çanakkale ve Gazze, coğrafi olarak ne kadar farklı olursa olsun, vatan savunmasının ve bağımsızlık mücadelesinin iki kutup noktası olarak karşımıza çıkar.
Çanakkale: Bir Milletin Dirilişi
1915 yılında Çanakkale, Osmanlı İmparatorluğu için bir varoluş savaşıydı. Dönemin büyük güçleri, Osmanlı’nın son kalesi olan İstanbul’a ulaşmak için Gelibolu Yarımadası’nı işgal etmeye çalışırken, Türk askerleri insanlık tarihinin en büyük savunma direnişlerinden birini gösterdi. Bu topraklarda verilen mücadele, sadece bir savaşın ötesinde, bir milletin yeniden dirilişinin ve özgürlük ateşinin fitilini ateşlemişti.
Çanakkale Zaferi, Türk milletinin birlik, inanç ve vatan sevgisinin bir tezahürü olarak tarihe geçti. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Çanakkale geçilmez” sözüyle özdeşleşen bu destan, Türk milletinin bağımsızlık için neler yapabileceğini tüm dünyaya gösterdi. 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti, Çanakkale’de gösterilen iradenin ve bağımsızlık arzusunun bir sonucuydu.
Gazze: Yüzyılın Bağımsızlık Mücadelesi
Bugüne geldiğimizde ise Gazze, Filistin halkının bağımsızlık mücadelesinin simgesi olarak karşımızda duruyor. İsrail işgaline karşı yıllardır süren direniş, Filistin halkının özgürlük ve bağımsızlık isteğinin sembolü haline geldi. Çocukların, kadınların ve yaşlıların dahil olduğu bu mücadele, bir halkın özgürlüğünü kazanmak için neler yapabileceğini gösteriyor.
Gazze’de yaşananlar, modern dünyanın gözleri önünde gerçekleşen bir insanlık dramı olsa da, Filistinliler, tıpkı Çanakkale’de olduğu gibi, topraklarını ve bağımsızlıklarını savunma kararlılığından bir an olsun vazgeçmediler. Kuşatma, saldırılar ve ekonomik ambargolar altında yaşamlarını sürdüren Gazze halkı, tüm olumsuzluklara rağmen, bağımsızlık arzusunu diri tutmayı başarıyor.
Vatan Savunmasının Evrensel Değeri
Çanakkale ve Gazze, bu anlamda evrensel bir mesaj veriyor. Bir milletin topraklarını savunması ve bağımsızlık arayışı, coğrafyadan, dinden ya da zamandan bağımsız olarak insanoğlunun en temel hakkıdır. Vatan savunması, sadece sınırları korumak değil; bir milletin onurunu, kültürünü, geleceğini ve özgürlüğünü de koruma mücadelesidir.
Çanakkale’de verilen mücadelenin üzerinden bir asırdan fazla zaman geçti, ancak bugün Gazze’de Filistin halkının direnişi aynı ruhla devam ediyor. Çanakkale’de olduğu gibi, Gazze’de de bağımsızlık uğruna verilen mücadelede gençler, kadınlar ve yaşlılar aynı inançla direniyor. Her iki coğrafyada da temel amaç, topraklarını ve özgürlüklerini korumak.
Bağımsızlık Mücadelesinde Ortak Bir Ruhu Yaşatmak
Çanakkale’den Gazze’ye uzanan bu bağ, aslında vatan savunmasının ve bağımsızlık mücadelesinin ne kadar derin bir anlam taşıdığını gösteriyor. Bir milletin özgürlüğü, sadece askeri bir zaferle değil, aynı zamanda halkının kararlılığı, inancı ve direnişi ile kazanılır. Çanakkale’de destan yazan Türk milleti, bu ruhu Filistin’de yaşananlara baktığında çok daha iyi anlayabilir.
Bugün, Gazze halkı, tıpkı Çanakkale’de olduğu gibi, geleceğine sahip çıkma mücadelesi veriyor. Bu iki mücadelenin ortak noktası, insanların topraklarını koruma iradesi ve özgürlüklerini ellerinden almak isteyen güçlere karşı gösterdikleri direniş. Çanakkale’de “vatan” ne anlam taşıyorsa, bugün Gazze’de de aynı anlama geliyor.
Bu yüzden, Çanakkale’den Gazze’ye uzanan bu bağı güçlendirmek ve milletlerin bağımsızlık mücadelelerine saygı göstermek, tüm insanlığın ortak sorumluluğudur. Vatan savunması ve bağımsızlık arzusu, tarih boyunca olduğu gibi bugün de en temel insan haklarından biridir. Ne Çanakkale unutulmalı ne de Gazze yalnız bırakılmalı. Çünkü her iki coğrafya da bağımsızlık ruhunun ve vatan savunmasının en güçlü temsilcilerindendir.
YORUMLAR