Türk kahvesi denince 1967’den beri Beyoğlu’nda ilk akla gelen isim Mandabatmaz. İstiklal Caddesi’ndeki Olivia Geçidi’nde küçük masa ve sandalyeleriyle, yıllardır kahveseverlerin uğrak noktası haline gelmeyi başarıyor. Mandabatmaz, imzası haline gelen bol köpüklü kahvesiyle şehrin kahve kültürünü temsil ediyor.
Cemil Filik; ocağı devraldıktan sonra her sabah müdavimlerini karşılayıp, el emeği göz nuru kahvesi kadar yoğun bir güne hazırlarmış kahvesini. Önce yıllardır kaynayan cezvesini ocağa koyar, bir yandan da kahvesi kadar beğenilen çayını demlemeye başlarmış. Yarım aşırı aşkın süredir pişirdiği kahveyle dünyada tanınan Mandabatmaz’da, “Dünyanın en iyi Türk kahvesini içmeye geldik” diyen ziyaretçilerinin yüzlerce fotoğrafını dükkânın duvarında sergileniyor.
Kahvesinin ve köpüğünün yoğunluğu sebebiyle bu kahveyi içenler, “kahve öyle yoğun ki manda bile batmaz” dermiş. Dükkânın ismi zamanla Mandabatmaz olarak kalmış. Mandabatmaz kahvesinin sırrı her daim taze kullanılan ince telvesinde ve pişirme tekniğinde saklı. Alışılmışın aksine bu kahve sıcak su ile pişiriliyor. Ağır ağır pişen kahvelere nispeten daha hızlı ateşte, kahve özelliğini yitirmeden ocaktan alınıyor. Cezvelerde bir seferde, bir ya da iki taneden fazla kahve pişirilemiyor.
Dünyanın 35 farklı ülkesinden gurme programlarına konu olan kahve, yarım asırlık yolculuğun sonunda hâlâ ilk günkü usulle sunum yapıyor. Mandabatmaz, İstiklal Caddesi’nde yer alan dükkânda her gün dünyanın her yerinden yüzlerce kahve tiryakisine Türk kahvesini servis etmeye devam ediyor.